Bu savaşta taraf tutmak zorunda mıyız?

28.12.2013 Vatan

Eğer iktidar partisini destekliyorsanız ve Başbakan Erdoğan'a tam olarak güveniyorsanız bu savaşta taraf olmakta zorlanmazsınız.
Benzer bir şekilde Fethullah Gülen'i seviyor ve onun hareketine güveniyorsanız da safınızı belirlemeniz zor olmayacaktır.
Ama son 12 yılda sayıları epey artmış olan, Erdoğan ve Gülen'i eşit ölçüde seven, AKP hükümeti ve Cemaat'e aynı mesafede olanlardansanız işiniz hiç de kolay olmayacaktır.
Erdoğan ve Gülen'den hemen hemen aynı derece hoşlanmayan bir kişiyseniz eğer, "yesinler birbirlerini" demekle işin bitmediğini de görüyor olmalısınız.
Hele tercihinizi savaşta kazanan taraftan yapmayı düşünüyorsanız işiniz iyice zorlaşacak, neredeyse saat başı yaşanan flaş gelişmelerle hangi safa geçeceğinizi bilememenin sancısıyla kıvranıp duracaksınız....

Tarafsızlığın erdemi

Gülen cemaatiyle AKP hükümeti arasındaki savaşın alenileşmesi ve her geçen gün daha da kızışmasıyla birlikte zaten karışık olan kafaların daha da karıştığını görüyoruz. Mesela ulusalcılar, AKP ve Erdoğan'a antipatileri yüzünden Cemaat'e utangaç da olsa destek verenler ve zamanında Cemaat tarafından mağdur edildikleri için hükümeti "devlet içindeki devlet" mekanizmasını tasfiye için teşvik edenler olarak ikiye ayrılmış durumda. Kürt siyasi hareketi içinde ağır basan eğilim, çözüm sürecinin kesintiye uğramaması için yolsuzluk iddialarını fazla kurcalamamak. Bununla birlikte, zaten hükümetin süreçte samimi olmadığına inanan Kürtlerden krizin derinleştirilmesi gerektiğini savunanlar da çıkabiliyor...
Soru malum: Bu savaşta hangi tarafı tutmalıyız? Bu soruya muhatap olduğumda genellikle başlıktaki soruyla cevap veriyorum: Bu savaşta taraf tutmak zorunda mıyız? Ardından "böylesi bir savaşta taraf olmasanız da olur, hatta böylesi daha iyi olur" diyorum. Çünkü:
1) Bu bir iktidar mücadelesi. Eğer iktidardan pay almak istiyorsanız bir tarafı seçmeniz gerekebilir, ama böyle bir derdiniz yoksa bütün taraflarla aranıza mesafe koymak daha iyi olabilir.
2) İki taraf da bunun bir iktidar mücadelesi olduğu gerçeğini örtüp bizi aslında "milli iradeyi savunmak" veya "yolsuzlukla mücadele etmek" istediklerine ikna etmek istiyor.
3) Böylesi bir savaştan kimsenin galip çıkma imkanı yok. Belki de kimin daha çok ve daha az kaybettiğine bakmamız gerekecek. Ama daha vahimi, Cemaat ve hükümetin birbirlerini tüketmesiyle Türkiye'nin önünün açılacağının garantisi yok, çünkü ortada alternatif olma potansiyeli taşıyan üçüncü bir güç bulunmuyor.

Hem o, hem öteki

Tabii ki bu yazıyı burada bitirmek eksik olur. Çünkü hükümet bizi ısrarla "devlet içindeki devlet"e karşı mücadelesine destek olmaya; Cemaat de yolsuzluklara karşı yargının yanında durmaya çağırıyor. Yolsuzluk iddialarını ciddiye alacak kadar AKP'yi, "devlet içinde devlet" iddialarını ciddiye alacak kadar da Cemaat'i tanıdığımı düşünüyorum. Bu nedenle Cemaat kontrolündeki "devlet içindeki devlet" yapılanmasını tasfiye ettiği ölçüde hükümete, yolsuzlukla mücadele ettiği ölçüde yargıya (dolayısıyla Cemaat'e) destek olmanın bir sakıncası bence yok.
Demokrasi ve şeffaflığı savunan birisi olarak, şeffaflıktan uzak olan Cemaat'e, milli iradeden kastı çoğulcu demokrasi olmayan hükümete (dolayısıyla Erdoğan'a) kayıtsız şartsız destek vermeyi hiç düşünmedim, bundan sonra da düşüneceğimi sanmıyorum.
Son söz: Eğer Gülen cemaatinin sivil kanadı, gizli-kapaklı işler çeviren sivil olmayan kanadı etkisizleştirir ve sahici bir sivil toplum hareketini inşa ederse; AKP de çoğunlukçu/dayatmacı anlayıştan uzaklaşıp çoğulcu/katılımcı demokrasinin önündeki engelleri kaldırırsa bu ülke için hayırlı olur.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı